12 Yıllık Bir Süreçte Cahil Kalmak “EĞİTİM”
Bir insanın ahlaklı, görgülü, saygılı bir birey olarak
yetişmesinin başında gelen en önemli etkendir eğitim. Çocuğun doğumuyla
birlikte ailede başlayan eğitim süreci, 7 yaşından itibaren çoğunlukla okullarda
devam edilmektedir. Peki, okullardaki eğitim sistemi ne derece sağlıklıdır?
Verilen eğitimin kalitesi nedir? Ya da bireyler “Gerçekten” bir eğitime tabi
tutuluyor mudur? Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ndeki eğitim anlayışının hiçbir
mantığı olmadığı gibi, bir insanın 12 sene okuyup da cahil kaldığı, kendini
geliştirecek bir bilginin olmadığı ve sistemin bir temeli olmaması bu yöndeki
en büyük kayıptır denebilir. Bir İmam Hatipli ve 10. Sınıf öğrencisi olarak
içinde bulunduğumuz bu konuya değinmek istiyorum.
Günümüzde eğitim sisteminin eksikliklerinin farkına varılan
ve üzerinde yeni yeni çalışmaların başladığı son yıllarda bu konu hakkında en
çok sorulan sorulardan birisi “Eğitim sistemi nereye gidiyor” başlıklı
konulardır. Ben de bir öğrenci olarak bu sistemden şikâyetçi olmuyor değilim
aslında. Her gün çoğu öğrencinin okula istemeyerek, zorla gitmesi ya da
gittiğinde kaçması bu sistemin eksikliklerini gösteriyor. Eğitim için verilen
bilginin bir amacı olmadığı gibi, bu bilginin bize katacak bir faydası da
yoktur. Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulduğundan bu yana sistemin bir alt yapısı olmaması ve
düzene oturtulamaması da ilgi çekmiyor değil. Bireyler okula gittiğinde kötü
alışkanlıklar, sözler, davranışlar sergilemesi bu eğitimin ne denli sağlıklı
olduğunu gösteriyor bizlere. Eğitimin kalitesine değinecek olursak, son
yıllarda Milli Eğitim Bakanlığımız tarafından başlatılan “FATİH” projesi
kapsamında eğitim-öğretimde yeni bir alt yapı ve düzen oluşturulmak
hedeflenmektedir. Yeni yeni gelişen sistemimiz karşısında ders saatlerinin
düşmesi ve eğitimin gerekli bir hale getirileceği de söyleniyor. Bu zamana
kadar ve henüz devam etmekte olan bu gereksiz eğitim, ezber kuvvetine
dayandırılmaktadır. Kendini geliştiremeyeceği bir ortamda bulunan öğrenciler
için bir eğitim söz konusu değildir.
Peki, bu sistem karşısında ne tür önlemler
alınmalıdır? Bu konuya da kısaca değinecek olursak; Öğrencilerin sıkılmaması
için ders süreleri kısaltılmalı, Gereksiz dersler müfredattan kaldırılmalı, ya
da iki farklı derste işlenen bilginin birleştirilip tek derse indirilmeli,
ilkokulda görülen derslerin yerine “Bilinçli Bireyler” yetiştirecek konuların
işlenmesi -matematik, hayat bilgisi vb.- , verilecekse de ilerleyen zamanlarda
verilmesi gibisinden değişiklikler yapılmalıdır eğitimde. Bu sistemde görmüş
olduğum en olumsuz yanı ise, insanları küçük yaştan itibaren bilinçsiz
bırakarak dünyadan bi haber yaşamasına neden oluyor. Bütün verilen gereksiz
bilgileri bir yana bırakalım, burada insanların hayatlarıyla oynanması söz
konusudur. Psikolojik açıdan, sağlık açısından ve beyinleri anlamsız bilgilerle
doldurmak, gerçekten de mantıklı bir açıklaması olduğunu düşünmüyorum ve
öğrenim gören çoğu öğrencinin de benimle aynı fikirde olduğunu düşünüyorum.
Uzun lafın kısası, günümüzde devam eden bu sistemin
değişmesinden yanayım. Daha Güçlü, okur-yazar oranı fazla ve işimize yarayacak
bilgilerle Türkiye’mizin daha çok gelişeceğine inanıyorum.
Yasin Kağan Özkan
Yorumlar
Yorum Gönder