Emre Kolbaşı Yazdı - Osmanlı Devletinde Kapıkulu Askerleri'nin Önemi

Türk-İslam Devletlerinde askerlik müessesesi ilk zamanlarda, gönüllülük esasına dayanılarak yapılan bir icraattı ve bunu bir meslek gibi görmüyorlardı. Türk-İslam Devletlerinin orduları ilk zamanlarda yaya ve atlı birlik olarak görev yaparlardı. Ancak bunlar da gaza ve cihâd anlayışıyla yapılan seferler sonucunda topraklarına geri dönüp toprak işleriyle uğraşan kişilerdi. Daha sonraki dönemlerde Büyük Selçuklu Devleti yeni bir askeri teşkilat sistemi geliştirmiş ve savaşlarda ele geçirilen esirleri kullanmaya yönelik Gulâmân-ı Saray adında bir teşkilat kurmuş ve daha sonra Hassa askerlerini oluşturmuştur. Bunların görevleri sultan’ ı ve saray’ ı korumakla görevliydiler. Buraya temin şekilleri ise Selçuklu ülkesinde diğer milletlere mensup unsurların küçük yaşlarda saraya intikal eden çocukları Türk ailelerin yanına yerleştirip, başta Türk örf ve adetleri ve daha sonra silah kullanımı kazandırılarak yetiştirilmesi amaçlanmıştır.
“Gulâmân-ı Saray (saray köleleri)’ ın isim ve görevleri divân defterlerinde kayıtlı bulunur, kendilerine her üç ayda bir, yani yılda dört defa hazineden maaş (pîşegânî, bistegânî) verilirdi."
Büyük Selçuklu Devleti’nde oluşturulan bu birlik Osmanlı Devleti’nde oluşturulan Kapıkulu sistemine benzemektedir. Kapıkulu askerleri de her üç ayda bir mevacib (ulufe) adı altında maaş alırlardı. Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu hazırlayan Ertuğrul Bey ve Kayı Obası ise, Anadolu’da uç bölgesine gittikleri zamanda askerleri genellikle atlı askerler idi. Osmanlı Devleti’ nin kurucusu olan Osman Bey döneminde de atlı kuvvetler ve onlara tâbî aşiret kuvvetleriyle fetih mücadelesine giriyordu. Bunların yanı sıra gaza ve cihada katılan başka zümrelerde olmuştur, bunlar ise Gaziyân-ı Rûm, Ahiyân-ı Rûm, Abdalân-ı Rûm ve Bacıyân-ı Rûm gibi önemli teşkilatlarda destek sağlamıştır. Orhan Bey döneminde, fetihlerin artmasıyla yaya ve müsellem kuvvetleri de ihtiyacı karşılayamaz hale geldiği görülmüştü. Daha sonraki dönemde yeni bir teşkilat kurularak savaşlarda ele geçirilen esirlerden istifade etme suretiyle Acemi ocağı kurulmasına karar verildi. İlk olarak Murad Bey zamanında Çandarlı Kara Halîl ile Karamanlı Molla Rüstem’ in çalışmaları sonunda Gelibolu’ da vücuda getirildi. I. Murad döneminde, daimî ve maaşlı olan Kapıkulu ocakları ortaya çıktı. Kapıkulu süvari ocağının kurulmasında ise Rumeli Beylerbeği Kara Timurtaş paşanın tavsiyesiyle I. Murad Bey zamanında kurulmuştur. Oluşturulan Kanunnâmeye göre Sipah ve Silahdar isimleriyle iki bölük kurulmuş, daha sonra Sol Ulûfeciler ve Sağ Ulûfeciler, Sol Garipler ve Sağ Garipler olmak üzere diğer bölüklerde kurulmuş ve böylelikle altı bölük halkı da denilen kapıkulu askerleri yeni bir askeri sınıfı ortaya çıkmış oldu.
Kapıkulu Askerlerinin Temin Edilme Şeklinden bahsedecek olursak; I. Murad döneminde 1361 yılında Edirne’ nin fethi sırasında Osmanlı’ da çok fazla sayıda savaş esirleri ele geçirilmişti. Bu durum üzerine ulemadan Karamanlı Kara Rüstem’in tavsiyesi, Kazasker Çandarlı Kara Halil’ in uygun görmesi ve bunu o dönem sultan olan I. Murad’ a sunup onayıyla Pençik Sistemi kurulmuştur. Pençik Sistemi; Farsça sözlükte “beşte bir” anlamındaki penç ü yek / penç-yekten gelen pençik kelimesi, Osmanlı askerî sisteminde kara ve deniz seferlerinde ele geçirilen esirlerden “humus-ı şer‘î” olarak beşte birinin devlet hizmetine alınmasını ifade eder. Pençik sisteminin asıl amacı, Osmanlı’ nın gaza ve cihâd ederek İslam’ı yaymak için giriştiği savaşlarda ele geçirilen gayrimüslim tebâ kişilerinin çocuklarından alınan esirlerdir. Bunlara aynı zamanda pençik oğlanı da denilirdi.
Devşirme Sistemi; Osmanlı’ da I. Murad döneminde kurulan pençik sistemi gayrimüslim ailelerinin genç çocuklarından faydalanılarak yapılırdı. Fakat fetihlerin zamanla yavaşlaması, Yıldırım Bayezid döneminde 1402 yılında Ankara Savaşı’ nın yaşanması ve Osmanlı sultanının esir düşüp savaşı kaybetmesiyle Osmanlı Devleti de Fetret Devrine girmişti. Bu durumlardan dolayı pençik sistemi de önemini kaybetmişti. Fetret Devri (1402-1413) yılları arasında Osmanlı Devleti neredeyse parçalanma ve dağılmanın eşiğine gelmişti. 1413 yılında Çelebi Mehmed’ in tahta geçmesiyle Devşirme Sistemi uygulanmaya başlanır. Bu sistemde ise yine tamamen gayrimüslimlerden yararlanılacaktır. Bu sistemin asıl amaçlarından birisi Türk ordusunu kuvvetlendirmek ve dinamik kılmaktır. Osmanlı’ da her işin bir kanunu olduğu gibi Devşirme yapmanın da bir kanunu vardı. Devşirme kanunu gereğince, hangi yaş aralığındaki çocuklar ve hangi kriterlerdeki çocukların alınacağı belirlenmiştir. Bir çocuğu olan ailenin oğlu alınmayarak babasının hizmetinde bırakılır ve birden fazla çocuğu olan ailenin bir tane çocuğu alınırdı; alınacak çocuğun soy ve sopunun belli, iyi bir aileye mensup ve orta boylu olmasına dikkat edilirdi, kısa boylu, köse ve sanat sahibi olanlar, şehir ve kasabaları gezip gözü açılan çocuklar alınmazdı; devşirilen çocuklar arasında uzun boylu, zeki ve güzel olanları saray hizmeti için seçilirdi. Devşirme’ ye tabi tutulan çocuklar sekiz ila yirmi yaş arasındaki çocuklar alınırdı. Bir diğer kural ise devşirilen çocuk Anadolu’ dan ise Rumeli’ ye gönderilir eğer Rumeli’ den devşirilmiş ise Anadolu’ ya gönderilir ve böylelikle devşirilen çocuğun kaçmasının önüne geçilmiş olunurdu.
Kul oğulları ve Kul Kardeşleri; Kapıkulu askerlerinden herhangi birisinin ocaklarda, babaları gibi askerlik eden oğullarına Kul oğulları veya Kul kardeşleri derler. Kapıkulu askerleri kul sayıldığından oğullarına da kul oğulları denilirdi. İlk olarak Yeniçeri askerlerinde evlenme yoktu, bu kurallarla belirtilmişti ve bu yüzden Yeniçeriler başkentlerde Edirne ve İstanbul’ da kışlalarında bekâr olarak yaşarlardı. Yeniçerilerden yaşlı olanları ve emektar ocak çorbacıları Yavuz Sultan Selim döneminde (1512-1520) ilk defa evlenme izni almış, zamanla taşrada görev yapanların ve genç yeniçerilerin de evlenmesiyle bunların çocuklarının durumu devleti ilgilendiren bir konu haline gelmiştir. Bu yüzden aynı eğitim ve terbiye altında yetiştirilirdi.
Savaş zamanında Kapıkulu Ocağı mühim bir rol üstlenirdi. Kapıkulu Ocaklarının başlıca silahları ok, yay, harbe, kalkan, mızrak, balta, pala, bozdoğan ve gaddare idi. Osmanlı’ da ayrıca herkes bir düzen içerisinde savaş stratejisini oluştururdu. Bununla ilgili olarak kısaca Osmanlılarda savaş düzenini ifade etmeliyiz. Savaş zamanı “hilal” şeklinde formasyon kuran ordunun merkezinde veziriazam, veziriazamın çevresinde yeniçeriler, hemen arkada da sultan bulunurdu. Savaş anında sultanın sağında vezirler, solunda kazaskerler yani ‘ulema sınıfı’ dururdu. Yeniçerilerin sağında sipah, sağ ulûfeciler ve sağ garipler; solunda silahdâr, sol ulûfeciler ve sol garipler bulunurdu. Merkezdeki yeniçeriler ve hilalin uçlarındaki kapıkulu süvarilerinin arasındaki boş alanda kural gereği ağırlık ve levazım arabalarıyla top arabaları dururdu.
Sonuç olarak da Kapıkulu askerleri ele geçirdikleri güç itibariyle zaman zaman görev ve yetkilerini aşmalarına neden olmuştur. Bu sebeple devletin yükselişinde birçok savaşlarda göstermiş oldukları başarıların yanı sıra elde ettikleri şöhret ve güçle tarihe damga vuran hatalar da yapmışlardır. Kapıkulu askerleri gücü ve şöhreti kendi çıkarları doğrultusunda kullanmaya başlaması, hatta bu güç sayesinde tahta geçecek padişahı veya sadrazam’ ı belirleme konusunda önemli rol oynamışlardır. Kapıkulu Askerleri, Osmanlı Devleti’nde uzun süre hizmet etmişler ve devletin yükselişinde ve yıkılışında başrolde oynamışlardır.

KAYNAKÇA 
Yazıcı, Nesimi, İlk Türk-İslâm Devletleri Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara 2015. 
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Osmanlı Devleti Devlet Teşkilâtından Kapıkulu Ocakları, TTK Basımevi, Cilt 2, Ankara 1988.


EMRE KOLBAŞI

Yorumlar