Gözden düşenler ismini verdiğim, eski zamanlarda olup
da şimdilerde önemini yitiren, rağbet gördüğü dönemlerdeki kadar popülerliği
kalmamış olan şeyleri sizlerle paylaşacağım yazı serime bir meslekten söz
ederek başlamak istiyorum.
Bir
zamanların gözde mesleği; Bakırcılık…
Tarihten
günümüze bakıldığı zaman insanlar, şimdiki gibi çok güzel imkanlara sahip
değillerdi. Herkes üniversite okuyayım, rahat bir meslek sahibi olayım değil;
karnımı doyurabileceğim ve biraz da severek yapabileceğim bir mesleğim olsun
düşüncesindeydi. Özellikle anne babalar, çocuklarının gözlerinin önünde bulunup
kendi başlarına icra edebileceği bir meslek sahibi olmasını isterlerdi. Kazanç
konusunu inceleyecek olursak örneğin; dönemin şartlarına göre bir bakırcının
haftalık kazancı, herhangi bir memurun aylık kazancına eşdeğerdi. Bütün bu
etkenleri toparlayacak olursak; Lise hatta ilkokul çağındaki çocuklarını
çıraklık, kalfalık gibi süreçlerden geçirerek usta olmalarını sağlamak için
meslek sahibi insanların yanına verirlerdi. Bu mesleklerden birisi de,
bahsettiğim bakırcılıktır.
İnsanlar,
mutfak eşyası olarak kullanmanın yanı sıra, gündelik birçok eşyayı da bakır
olduğu için tercih ederlermiş. Hem kullanışlı bir maden olan bakır, sağlam ve
dayanıklılık özelliğiyle kendi piyasasında önemli bir yer tutmuştur. Sağlıklı
olduğu bilinen bakır, ısındığı zaman her tarafının aynı miktarda ısınan bir
özelliğe sahipmiş. Evlenme hazırlığı yapan her genç kız, mutlaka bakır
ürünlerine çeyizlerinde yer ayırırmış. Sokaklarda, caddelerde bakırcılar,
dövmeciler ve kalaycılar insanlara hizmet verirlermiş. Epey bir süre özellikle
bir gelenek haline getirdiği bakır eşyaları kullanan Türk insanı büyük
işletmelerde bakır ürünleri hazırlar ve ticari pazar olarak bilinen Avrupa’ya
ihraç edermiş. 90’ların sonlarına doğru fiyatların artışı sebebiyle Avrupa’dan
talepler azalınca, bakırcılık ihracatı sona ermiş. İşleri yavaşlayan bakır
ustaları, yurt içerisinde satışlarına devam etmiştir.
Her konuda
değişik fikirlere açık olan insanımız, bu konuda da bakıra alternatif -mutfak
eşyaları başta olmak üzere- birçok araç gereç tercihinde bakırı arka plana
atmaya başlamıştır. Hem alüminyum, cam, porselen, teflon gibi malzemelerin
evlerde yer almasını, hem de bakır ürünlerinin bir süre sonra alındığı zamanki
görüntüsünü kaybettiğini, en az 3 ayda bir kalaylatma işlemine ihtiyaç
duyulduğunu bahane edinmişlerdir. İşleri zamanla talep görmeyen bu meslek
erbabları zamanla bu işi bırakmak zorunda kalmışlardır. Zaten eskiyen meslek,
yeni neslin talebini görmedikçe de günümüzde yok olmaya yüz tutmuştur.
Ancak
özellikle Anadolu’da birçok evde büyüklerden kalan tencere, tabak, tepsi,
cezve, süs eşyası, güğüm, ibrik gibi eşyalar bulunmaktadır. Bu da bakır
ürünlerin sağlamlığından kaynaklanmaktadır. Günümüze baktığınız zaman evlerde
bulunan bu eşyaların birçoğu tavan arasında, bağ kültürünün bulunduğu yörelerde
bağ evlerinde, merdiven altlarında ya da kömürlüklerin köşelerinde var olma
mücadelesi vermektedir. Büyüklerimizle de bu konuyu dillendirdiğimiz zaman
yakındıkları şey “ Bakır tencerede pişen yemeğin lezzetini başka hiçbir
materyal veremez. “ cümlesidir.
Tabi ki
günümüzde hayatımızda olan birçok ürün bakırdan daha çok kullanılıyor. Süs
eşyası haricinde tercih edilmeyen bu ürünlerde pişmiş bir yemeği yemeyi istemez
miydiniz? Hemen hemen her şehirde mutlaka bu tarz ürünleri satan dükkanlar
bulunmaktadır, temin edelim. Araştıralım, her konuda bir haklılık payları olan
büyüklerimizin, bakır kullanımı konusunda da mirasçısı olalım. Evlerimizde
bulunuyorsa geri dönüşüm özelliğine sahip olan bu eşyaları ortaya çıkaralım.
Bizler de bakır ürünleri kullanarak, alın teri dökerek gelenek haline getirilen
bu alışkanlığın nesildeki temsilcileri olalım. Her konuda olduğu gibi bu konuda
da hassasiyet göstermemiz gerektiğini vurgulayarak sizlerden rica ediyorum.
Unutulmaya yüz tutmuş olsa da asırlardır süregelen bu sanatı birey birey biz
unutmayalım. Unutturmayalım..
Kalın
sağlıcakla.
Serdar Fidaner
Yorumlar
Yorum Gönder