Serdar Fidaner Yazdı - Gözden Düşenler "Bakırcılık"


Gözden düşenler ismini verdiğim, eski zamanlarda olup da şimdilerde önemini yitiren, rağbet gördüğü dönemlerdeki kadar popülerliği kalmamış olan şeyleri sizlerle paylaşacağım yazı serime bir meslekten söz ederek başlamak istiyorum.
Bir zamanların gözde mesleği; Bakırcılık
Tarihten günümüze bakıldığı zaman insanlar, şimdiki gibi çok güzel imkanlara sahip değillerdi. Herkes üniversite okuyayım, rahat bir meslek sahibi olayım değil; karnımı doyurabileceğim ve biraz da severek yapabileceğim bir mesleğim olsun düşüncesindeydi. Özellikle anne babalar, çocuklarının gözlerinin önünde bulunup kendi başlarına icra edebileceği bir meslek sahibi olmasını isterlerdi. Kazanç konusunu inceleyecek olursak örneğin; dönemin şartlarına göre bir bakırcının haftalık kazancı, herhangi bir memurun aylık kazancına eşdeğerdi. Bütün bu etkenleri toparlayacak olursak; Lise hatta ilkokul çağındaki çocuklarını çıraklık, kalfalık gibi süreçlerden geçirerek usta olmalarını sağlamak için meslek sahibi insanların yanına verirlerdi. Bu mesleklerden birisi de, bahsettiğim bakırcılıktır.
İnsanlar, mutfak eşyası olarak kullanmanın yanı sıra, gündelik birçok eşyayı da bakır olduğu için tercih ederlermiş. Hem kullanışlı bir maden olan bakır, sağlam ve dayanıklılık özelliğiyle kendi piyasasında önemli bir yer tutmuştur. Sağlıklı olduğu bilinen bakır, ısındığı zaman her tarafının aynı miktarda ısınan bir özelliğe sahipmiş. Evlenme hazırlığı yapan her genç kız, mutlaka bakır ürünlerine çeyizlerinde yer ayırırmış. Sokaklarda, caddelerde bakırcılar, dövmeciler ve kalaycılar insanlara hizmet verirlermiş. Epey bir süre özellikle bir gelenek haline getirdiği bakır eşyaları kullanan Türk insanı büyük işletmelerde bakır ürünleri hazırlar ve ticari pazar olarak bilinen Avrupa’ya ihraç edermiş. 90’ların sonlarına doğru fiyatların artışı sebebiyle Avrupa’dan talepler azalınca, bakırcılık ihracatı sona ermiş. İşleri yavaşlayan bakır ustaları, yurt içerisinde satışlarına devam etmiştir.
Her konuda değişik fikirlere açık olan insanımız, bu konuda da bakıra alternatif -mutfak eşyaları başta olmak üzere- birçok araç gereç tercihinde bakırı arka plana atmaya başlamıştır. Hem alüminyum, cam, porselen, teflon gibi malzemelerin evlerde yer almasını, hem de bakır ürünlerinin bir süre sonra alındığı zamanki görüntüsünü kaybettiğini, en az 3 ayda bir kalaylatma işlemine ihtiyaç duyulduğunu bahane edinmişlerdir. İşleri zamanla talep görmeyen bu meslek erbabları zamanla bu işi bırakmak zorunda kalmışlardır. Zaten eskiyen meslek, yeni neslin talebini görmedikçe de günümüzde yok olmaya yüz tutmuştur.
Ancak özellikle Anadolu’da birçok evde büyüklerden kalan tencere, tabak, tepsi, cezve, süs eşyası, güğüm, ibrik gibi eşyalar bulunmaktadır. Bu da bakır ürünlerin sağlamlığından kaynaklanmaktadır. Günümüze baktığınız zaman evlerde bulunan bu eşyaların birçoğu tavan arasında, bağ kültürünün bulunduğu yörelerde bağ evlerinde, merdiven altlarında ya da kömürlüklerin köşelerinde var olma mücadelesi vermektedir. Büyüklerimizle de bu konuyu dillendirdiğimiz zaman yakındıkları şey “ Bakır tencerede pişen yemeğin lezzetini başka hiçbir materyal veremez. “ cümlesidir.
Tabi ki günümüzde hayatımızda olan birçok ürün bakırdan daha çok kullanılıyor. Süs eşyası haricinde tercih edilmeyen bu ürünlerde pişmiş bir yemeği yemeyi istemez miydiniz? Hemen hemen her şehirde mutlaka bu tarz ürünleri satan dükkanlar bulunmaktadır, temin edelim. Araştıralım, her konuda bir haklılık payları olan büyüklerimizin, bakır kullanımı konusunda da mirasçısı olalım. Evlerimizde bulunuyorsa geri dönüşüm özelliğine sahip olan bu eşyaları ortaya çıkaralım. Bizler de bakır ürünleri kullanarak, alın teri dökerek gelenek haline getirilen bu alışkanlığın nesildeki temsilcileri olalım. Her konuda olduğu gibi bu konuda da hassasiyet göstermemiz gerektiğini vurgulayarak sizlerden rica ediyorum. Unutulmaya yüz tutmuş olsa da asırlardır süregelen bu sanatı birey birey biz unutmayalım. Unutturmayalım..
Kalın sağlıcakla.

Serdar Fidaner

Yorumlar