Dolu
dizgin koşuyorum akşama.
Bir
kuş kendisine dal arıyor.
Ben
bunu seyrediyorum.
Birileri
ölüyor sokaklarda yürürken,
Yürümeye
devam ederken, habersizce öldüğünden.
Bunu
da…
Sessizlik
kaplıyor şehrin sokaklarını.
İnsanlar
kutulara sıkıştırılmıştı bu çağda.
İdraklere
giydirilen beyaz önlükler,
Uzmanlar
tarafından koyulan teşhislerle artıyordu yurdumda.
Düşünen
düşünce hastalarıyla doluydu şimdi parklar, bahçeler…
Balkonlarımızda
solması için suladığımız çiçekler…
Eskisi
gibi değildi kelimelerle aramız,
Ah
nerede o eski şiirler.
Aşksız
bir yaşamla karşı karşıyayız,
Savaşma
yetimizi bundan mı kaybettik?
Aşksız
kimselere karşı;
Cephaneliklerimiz
doluydu oysa.
Ah
bir de şu bakışlarımız olmasa…
Bakışlar
ki yetiyordu katliama,
Sözler
bir kurşun gibi işleniyordu kulaklara.
Artık
sıyrılıyorum akşamdan,
Dal
arayan tüm kuşlar buldular yuvalarını;
Ağızlarında
biriktirdikleri yabani çalılarla.
Kara
yüzlü birkaç adam gördüm şehrimin sokaklarında,
Ellerinde
toprak altından çıkardıkları ekmelerini;
Sofralarının
baş köşelerine yerleştirmeye hazırlanıyorlardı.
Oysa
ne kadarda sıcaktı bakışları.
Yeni
yeni anlıyorum yirmili yaşımda,
Toprak
altını bilince;
Anlam
katabiliyorsun üstünde yaşamağa…
Kusurlarımızı
örten bir akşam rüzgarı esiyor doğudan,
Bu
rüzgar ne kadar da serinletti terleyen ruhlarımızı,
Fakat
yıllardır batıdan yağan yağmurla,
Suratlarımız
çamurlaştı.
İyi
ki diyorum, iyi ki…
Bak
işte bir kuş daha
Sabaha
karşı…
Mustafa ADANUR
Çok güzel ifade etmişsin duygusal bir ruh taşıyorsun
YanıtlaSilDergin , şiirlerin ve makalelerin hayırlı olsun.