1970’li
yıllara göre film sayısında ciddi bir azalma görülen 1980’li yıllarda Türk
Sineması için bir yavaşlama dönemiydi. Bu yıllarda filmlerin konusu daha çok
romanlardan uyarlanmıştı. Kimlik bunalımları, hayatın zorlukları gibi konular
tercih ediliyordu. 12 Eylül’ün etkisini uzun yıllar sırtında taşıyan Türk
Sinemasında karamsarlık en üst düzeydeydi. Darbe sonrası sansür ve baskılar
yönetmenlerin elini bağlamıştı.
24 Ocak 1980 tarihinde Serbest Piyasa
Ekonomisine geçilmesiyle dışa açılım, yabancı filmlerin piyasaya daha çok
girmesiyle TV-Kaset-Video' ya teşvik etmesi Türk Sinemasına son darbeleri
vuruyordu.1980’li yıllarda bol müzikli arabesk filmler çoğalmıştı. Yavuz Turgul
- Şener Şen ikilisi Kemal Sunal gibi yıldız isimler Türk Sinemasının tamamen
çökmesini bir nebze olsun engelleyip çöküşü ertelemişlerdi.1980 darbesiyle
sokağa çıkma yasağı ile başlayan süreçte birçok sanatçı ve düşünürler hapis
edildi. Birçok gözaltılar oldu. Kitaplar, filmler ve yedekleri toplandı. Artık
tamamen içine kapanmış bir sinema sektörü vardı.
Sinema
salonları kapansa bile bazı isimler ev sinemasına transfer olmuştu. Şener Şen,
Kemal Sunal ve İlyas Salman gibi isimler komedi alanında etkisini yıllarca
sürdürecek filmlere imza atmıştı.
Yine müzik
alanında yıldız isimler olan Orhan Gencebay, İbrahim Tatlıses, Ferdi Tayfur
filmlerde toplumsal olaylara değinip geniş bir kitleyi etkilemişlerdi.
Gerileme
Döneminde olan sinemamız Video-Kaset ile yabancı şirketlerle baş edemez oldu.
İnsanlar evlere kapandı ve sinema salonları yavaş yavaş kapandı. Haftada 1-2
film izleyen seyirci günde 3-4 film izleme şansına sahip oldu. Tüketim
çılgınlığı kendini iyice hissettiriyordu. Video kayıtın hayata dahil olmasıyla
insanlar doğum günlerini, törenleri, akla gelen her şeyi kaydetmeye başladılar.
Sinemamız
bu çöküntüyle ve sorunlarla uğraşırken önce TRT kanalları sonra özel kanalları
ortaya çıktı. Artık yılda çekilen film sayısı 20 ye kadar düşmüştü.
Kısaca
darbenin etkileri, video-kaset kültürü, özel kanalların açılması, dizilerin
çoğalması ve siyasi geçiş dönemi insanları eve kapatmış ve Türk Sineması için
artık bir mucize bekleniyordu.
1990’lı
yıllara gelindiğinde ABD ve Avrupa en verimli dönemlerini yaşıyordu. Tüm dünya
yavaş yavaş dijitale geçerken Türk Sineması yok olmaya yakın ve neredeyse film
çekilemez haldeydi. Eski ve yeni yönetmenler pes etmemeye kararlılardı.1990’lı
yıllarda ekonomik sorunlar nedeniyle sinemamız içinden çıkılmaz bir haldeydi.
Dönemin hükümeti, Sinema vakıfları her ne kadar sinemaya destek sağlasa da
1990’lar bunalım ile kapanmaktaydı. Birkaç yönetmenin çektiği kişisel
filmlerden başka bir şey yoktu.1990’da 74 çekilen filmin 26 tanesi gösterime
girerken 1995’te çekilen 37 filmin 10 tanesi gösterime girmiştir. Durum bu
kadar vahimdir.
İnsanları
tekrar sinemaya bağlayacak, sinemanın güzel yüzünü seyirciye gösterecek ve
sinema sektörünü hareketlendirecek bir film bekleniyordu ki o film sonunda
gelmişti. Sinemayı insanlara tekrar sevdiren ve heveslendiren o film Yavuz
Turgul’un EŞKIYA filmdir. Büyük filmlerin usta yönetmeni Yavuz Turgul usta
oyuncu, Şener Şen ve (Muhsin Bey) filmindeki İhsan Yüce 1996 da tekrar bir
araya gelerek EŞKIYA filmini ortaya çıkarmışlardı. Terörün yoğun olduğu
yıllarda Güneydoğuda yaşayan bir vatandaşın İstanbul’a gelişini ve İstanbul ile
Doğu arasındaki göç olaylarını mizahi bir dille anlatılmıştır. Ayrıca bu filmin
en önemli konusu da hüzünlü bir aşktır...
Filme ilgi
o kadar çoktu ki 57 hafta gösterimde kalmıştı. Seyirci salona geri dönmüştür.
Neredeyse film çekilmeyen ülkede birdenbire hareketlenme başlamıştı. Modern
Sinemanın usta isimleri Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz ve Reha Erdem bu
dönemde ilk filmlerini çekmişlerdi. Günümüz sinemasını oluşturan ve dünyaca
tanınmasına olanak sağlayan yönetmenler 1990’ların sonunda çoğalmıştır.
2000’li yıllarda yerli film sayısı yabancı
film sayısını geçmişti. Ülkede film festivalleri oldukça popülerdi. Her
festivalde ödüle boğulan bir sinema gelmişti. 1980’li yıllardan bu zamana kadar
geçen çalkantılı dönem artık sona ermişti. Şimdi sinema sektörü hızlanmaya
devam etmektedir. Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan ve Şahan Gökbakar gibi isimler
komedi türünde filmlere imza atmıştır.
İnternetin ve akıllı cep telefonlarının
yaygınlaşması sosyal medya platformlarının sayısının artmasıyla insanlar daha
çabuk veriye ulaşabilir hale geldi. Son dönemlerde internet fenomenlerinin de
filmler çektiği gözlemlenmiş ve günden güne artış göstermektedir. Türk
Sinemasının gelecekteki durumunun ne olacağı ülkenin ekonomik-sosyal birçok
etkenlerine bağlı olduğu geçmişe bakarak az çok anlaşılabilmektedir. Hızla
gelişen dijital teknolojinin de sinemaya katkısı yadsınamayacak düzeydedir.
YUSUF SARI
Türk sinemasının yakın tarihi hakkında yazılmış en net ve özetleyici aynı zamanda bilgi verici bir yazı olmuş kaleminize sağlık teşekkür ederiz.
YanıtlaSil