Serdar Fidaner Yazdı - Gayseri’nin Derdi Başka

Kayseri’nin manevi mirasının taşıyıcıları olarak gördüğümüz, günümüzün emektar, tecrübeli ve eski ile yeni dönemi yaşamış olan büyükleri ile konuşurken derinden gelen bir yakınmaya şahit olursunuz. Kayseri, her köşesi değişik uygarlıkların kalıntılarının birbiriyle kucaklaştığı Anadolu'nun en köklü ve en eski yerleşim alanlarından biridir. Asur, Hitit, Frig dönemlerinde ve Roma devri sonuna kadar bir yerleşim alanı olan Kültepe; bu uygarlıkların kalıntılarını barındıran bir açık hava müzesidir. Kayseri, bu önemli merkezin yakınında yer alan bir bölge olarak bu uygarlıkların hepsinden derin izler taşımaktadır.1067'de Selçuklu komutanı Afşin ile Türk hakimiyetine giren Kayseri; Selçuklu Devleti, Eratna Beyliği, Dulkadiroğulları, Kadı Burhanettin, Karamanoğulları ve Osmanlı Devleti dönemlerini yaşamış, başta Selçuklular olmak üzere her dönemde önemli bir Türk kültür merkezi olmuştur.


Birçok kültürün ortak paydası olan Kayseri, sanatın ve mimarlığın gözle görülür bir fotoğrafı olmuştur. Yerleşim yerleri bazında ele alırsak bu konu hakkında daha detaylara yolculuk yapmış oluruz. Birçok mahallede eski çeşmeler, camiler, eski taş yapılı evler, konaklar, ve o dönemin şartlarına uygun olarak yapılmış birçok mimari eser ile karşılaşılaşabilirdik.
Eskiden insanların kimliği mahiyeti taşıyan Kayseri mahallelerinin değerini modernleşme ve yenilenme bahanesiyle kaybettik. Saat Kulesi, Mimar Sinan eseri Kurşunlu Cami ve Hunat Cami dörtgeninin içerisinde kalan alan ile, düvenönü olarak bildiğimiz tarihi Kayseri Lisesi ile başlayan, akabinde Kayseri Mahallesi ile devam eden bir dizi yapı, Kökleri milattan önce on dördüncü yüzyıla dayanan bu kültür başkenti şehre yeterli mi?



Kayseri’nin eski yerlileri meydanda bulunan, yaklaşık yedi yıl restore edilmeye çalışılan, sonunda açılan kale içerisinde yaşarlarmış. Kendilerini geniş ve kalın duvarlar içerisinde düşman istilasından korumuşlardır. Zamanın ilerlemesiyle birlikte de şimdiki Cumhuriyet Meydanı ve çevresine dağılarak mahalleleri oluşturmuştur. Bu mahallelerden kimisi eski Kayseri efsanelerine ve hikayelerine ev sahipliği yapmıştır.



Kayserililerin ortak derdi; Anadolu’da örneklerini gördüğümüz gibi, Bursa’da Trabzon’da İstanbul’da rastladığımız restorasyon çalışmaları ile eski mahalleler korunamadı. Temsili olarak şehrin biraz dışında kalan tek bir sokaktan oluşan ve ismine Kayseri Mahallesi denilen bir dizi konak ile ne Kayseri’nin eski dokusu yansıtılır, ne de ecdadın günümüzü düşünerek yaptığı camilerin minarelerinde kandiller yanar, ne de çeşmelerden sular akar.

Bir diğer husus da; Madem mahallelerin dokusunu, hatıralarını koruyamadık. İsimlerini değiştirerek yeni tabelalar yaparak insanların aklından her şeyi silmeye başladık. Eski anıları, eski mahalle oturmalarını, dini sohbetleri, mahalle çocuklarının oyunlarını, mahalle fırınlarında pişen güvecin sokak sokak dağılan kokusunu, eskiye dair her şeyi bir bir değiştirdik. Keşke modernlik, kültürel değişiklik, yenilenme, dedelerimizin koşturduğu sokaklara uğramasaydı. Elimizdekinin değerini bilseydik.
Tarihin tozlu raflarında yer almaya mahkum olan mahallelerimizden bazılarının isimleri; Dabaklarönü, Cürcüler, Tahirağa, Çifteönü, Çakalız, Seyitgazi, Çandır, Hasinli, Hacıveled, Setenönü, Şuturban.
Mahalle mimarisinin ürünlerinin, evlerinin, camilerin,  sokakların parke taşlarının fotoğraflarına sahip olalım. Kayseri’nin yerlileri gibi eski isimleri kullanalım. Ne kadar değişse de bazı şeyler, biz uymayalım bu akıma. Koruyalım ki, yıllar sonra bizim eserlerimizi korumaya çalışacak torunlarımız olsun.

Serdar FİDANER

Yorumlar