Akın Kaya Yazdı - Yardımımıza İhtiyaç Var!

Selçuk Bey'in çocukları uzaklardan gelip burada hüküm sürdüler. O halde biz de buralarda mücadele edelim.” diyerek Anadolu’da kalmak isteyen Ertuğrul Gazi ve kardeşi Dündar Bey, dört yüz çadırlık obası ile Kayseri’ye doğru ilerlerken; Ertuğrul Gazi'nin oğlu Savcı Bey Selçuklu hükümdarına giderek obaları için kışlak ve yaylak istemişti. Kayı obasının istekleri Selçuklu sultanı tarafından kabul edilip Karacadağ yöresi onlara verilmişti.
Ertuğrul Gazi Karacadağ’a giderken Tarihçi Neşri'nin bahsettiği bir hadise olur: Ertuğrul Gazi Rum’a geldiği zaman Sultan I. Alaaddin de düşmanları ile cenk etmek üzereydi. Bunlar da tesadüfen Tatarların Sultan Alaaddin'i bunaltıp bozguna uğratacakları zamanda oraya geldiler. Ertuğrul Gazi yanında ki alplerine: “Hey yarenler cenge denk geldik. Yanımızda kılıç taşıyoruz. Görmemiş gibi geçip gitmek erlik değildir. Elbette şunların birine yardım etmek gerekir. Galibe mi yoksa mağluba mı yardım edelim?” dedi. Etrafında bulunanlar: “ Mağluba yardım güçtür. Adamımız azdır.” diye cevap verdiler. Ertuğrul: “Bu söz mert insanların sözü değildir. Mağluba yardım etmemiz erlik olur.



Çaresizlere zor zamanlarında Hızır gibi yardım yetiştirerek ellerinden tutalım.” dedi.
Ertuğrul Gazi'nin bu davranışı “Kişi bin hac etse çaresizden ıstırabını zamanında kaldırandan daha fazla sevap kazanamaz.” anlayışına uygundu.
Ertuğrul Gazi ve adamları kılıca el atarak Sultan Alaaddin'in hasımları olan Tatarlara kılıç salladılar. Şahinin kargaya saldırması gibi saldırıp düşmanı bozguna uğrattılar. Sultan Alaaddin bunu görüp Ertuğrul Gazi'yi karşıladı. Ertuğrul Gazi ve adamları atlarından inerek Sultan Alaaddin'in elini öptü. Sultan Alaaddin Ertuğrul Gazi’ye muhteşem bir hilat giydirdi. Maiyetindekilere bahşişler verdi. Sonra Ertuğrul'un halkına Söğüt’ü kışlak Domaniç’i de yaylak olarak bağışladı.
Tarihçi Mehmed Neşri’nin bahsettiği bu hadise bize gösteriyor ki Türk Milleti tarihin her safhasında içinde bulunduğu şartlar ne olursa olsun; dört yüz çadırlık küçük bir obayken Selçuklu Sultanı’na yardım ettiğinde de, Cihan Devleti olup bir yetimin yüzünü güldürdüğünde de, daima mazlumun, çaresizin, müstaribin yanında tarafgirlik tercihini kullanmıştır. Öyle ki bugün devletimiz içerde ve dışarda mücadele ettiği birçok soruna rağmen mazlumların derdine deva olmaktan geri durmamaktadır. Devletimiz dünyanın neresinde olursa olsun yardıma ihtiyacı olan herkesin yanında, yöresinde olmaya çalışmaktadır. Zira Türk beklenendir…



Şanlı Önderimiz, Peygamber Efendimiz bir hadisinde “Kim, bir müslümanın sıkıntısını giderip, onu sevindirse, Allahu Teâlâ, kıyamette en sıkıntılı anlarda, onu sıkıntılardan kurtarır.” (Buhari) buyurmuşlardır. İslam âlimleri de şöyle söylemişlerdir: Allahu Teâlâ’nın size nasıl muamele etmesini istiyorsanız, O’nun kullarına öyle muamele ediniz. İyiliği sayarak değil, saçarak yapınız. Cömert verene değil, verdiğine sevinene denir. Bütün kötülükler, hırlaşmalar almak üzerinedir. Bütün iyilikler, vermek üzerinedir. Herkese iyilik etmek, ödünç veya sadaka vermek çok sevaptır. Akrabaya yapılan iyilik daha sevaptır. Bir kadın, Resulullah efendimize, “Fakir kocama yardımda bulunsam, sadaka yerine geçer mi?” diye sual ettirdiğinde Peygamber efendimiz, “İki sevap vardır. Biri sadaka, diğeri de sıla-i rahim sevabı.” buyurdu.
İlk defa Çin’de ortaya çıkan ve kısa süre içerisinde tüm dünyayı etkisi altına alan bir salgın hastalık yüzünden tarihte görülmemiş günlere şahit oluyoruz. Koronavirüs tehdidi yüzünden sokağa çıkmama uyarılarının yapıldığı, evde kalınması çağrılarının yapıldığı şu günlerde tüm insanlık adeta evlerine kapanmaya mahkûm oldu. Ülkemizde de ilk vakanın görülmesinin ardından hızla yayılan koronavirüs özellikle kronik hastalığı bulunanları ve yaşlılarımızı etkileyerek ölümlü sonuçlara sebep oluyor. Devletimiz gerekli tedbir önlemlerini alarak salgınlarla mücadele etmeye çalışıyor. Bu zor günlerde herkese çok önemli görevler düşüyor. Nasıl ki devletimiz dünyanın çeşitli bölgelerinden vatandaşlarımız için uçaklar kaldırıp, onların sağlığı ve güvenliği için çaba gösteriyorsa, insanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışıyla tedbirler alıp milletimize hizmet ediyorsa; bizde bu zor süreçte devletimize yardıma etmek için yapılan tüm uyarılara uymalı ve titizlikle tatbik etmeliyiz. “Devletin bizim yardımımıza ihtiyacı var mı?” demeyin; koca Selçuklu Sultanı’na yanında ki alpleriyle yardıma koşan Ertuğrul Gazi örneğinde olduğu gibi devletimizin de her ferdin, her hanenin yardımına ihtiyacı var.



Sokağa çıkmaları büyük tehlike oluşturduğu için şu günlerde evlerinden çıkamayan ve sokağa çıkanlarında üzülerek gördüğümüz muamelelerle karşılaştığı, gönüllerinin kırıldığı, hor görüldüğü, eli öpülesi yaşlılarımızın bizim yardımımıza ihtiyaçları var. Tarih boyunca eşine az rastlanır bir şekilde, Kâbe -i Muaazama’da, kutsal mekânlarımızda, ibadetle müşerref olmaktan mahrum kaldığımız şu günlerde; olası sokağa çıkma yasağının uygulanması halinde karşılaşılacak ekonomik sorunların üstesinden gelebilmek için milletçe topyekün yardımlaşmaya ve elimizde olanı olmayanla -verdiğine sevinen cömertler gibi- paylaşacağımız bir seferberliğe ihtiyacımız var. “Kişi bin hac etse çaresizden ıstırabını zamanında kaldırandan daha fazla sevap kazanamaz.” anlayışıyla




Yunus Emre’nin dediği gibi:

Gönül mi yig Kâbe mi yig eyit bana ‘aklı iren
Gönül yigdür zîrâ ki Hak gönülde tutar turakı
                       
Bir kez gönül yıkdunısa bu kıldugun namâz degül
Yitmiş iki millet dahı elin yüzin yumaz degül


Akın KAYA


Yorumlar