Koronavirüs hayatımızı etkilemeye devam ediyor. Tüm dünya bu salgınla mücadele etmeye çalışıyor. İlk vakanın görülmesinin üzerinden henüz üç hafta geçmesine rağmen ülkemizde 10 Bin 827 vatandaşımız bu ölümcül virüse yakalanırken maalesef 168 vatandaşımız da vefat etti. Dünya genelinde ise yaklaşık 800 Bin kişi koronavirüse yakalanırken 38 Binin üzerinde insan vefat etti. Çin’de başlayan bu salgın kısa sürede tüm dünyaya yayılırken bugün ABD ve Avrupa salgının merkezi haline geldi. İtalya, İspanya, Fransa, Almanya, İngiltere salgından çok ciddi etkilenen ülkeler.
Salgınla mücadele noktasında hemen her ülkenin aldığı sıkı tedbirler söz konusu. Ancak salgınla birlikte adeta hayatın durma noktasına geldiği şu günlerde önümüzde bir başka tehdit daha var: Ekonomik Kriz. Devletler neredeyse birkaç yıllık sağlık harcamalarını şu birkaç aylık dönemde yapmak, genel bütçelerinin büyük bir kısmını sağlık yatırımlarına ve koronavirüsle mücadelede kullanmak zorundalar. Endüstri çağında endüstriyel üretim ve ticaret durma noktasına geldi. Alınan ekonomik önlemlerle devletlerin gelir kaynakları kısıtlanırken harcama alanları ve maliyetleri arttı. Belki de ekonomik kriz tehdidinin bir tık sonrasında tüm dünyayı gıda krizi tehdidi bekliyor. Bu başka bir konu ama şu bir gerçek ki; koronavirüsün ardından sanayiden üretime, tarımdan hayvancılığa, ticaretten ekonomiye, siyasetten güvenliğe, eğitimden turizme dünyada hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak.
Devletimizde koronavirüsle mücadele kapsamında uyguladığı başarılı sağlık politikaları ve toplumsal tedbirlerle birlikte ekonomik destek ve önlem paketlerini de üst üste devreye almaya devam ediyor. Hayatın hemen hemen her alanını bu derece etkileyen bir tehdit karşında devletlerin ve devletimizin işi gerçekten çok zor. Bu bağlamda bu ülkenin her vatandaşı, bu milletin her bir ferdi devletinin yanında olmak zorunda. Tarih boyunca bir çok milletin kaldıramayacağı çeşitli badirelerden Türk Milleti; millet olma bilinciyle, birlik olma şuuruyla, dayanışma ruhuyla, ortak inanç, ortak akıl ve ortak iradeyle çıkmıştır. Zira Mehmet Akif Ersoy’un “Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez. Toplu vurdukça yürekler, onu top bile sindiremez.” dediği gibi bu millet tarihinin en zor safhalarında bu müşahhas duruşla destanlar yazmıştır.
“Biz Bize Yeteriz” sloganıyla başlatılan “Milli Dayanışma Kampanyası” toplumsal dayanışmanın, toplumsal yardımlaşmanın, millet olma bilinciyle devletine destek olma zaruretinin bir timsali olması açısından önemlidir. Devletimize ekonomik anlamdan sıkıntılı bu süreçte destek olmak millet olarak borcumuz olduğu gibi akrabalarımıza, komşularımıza, ihtiyaç sahiplerine, yaşlılarımıza yardım etmek de insan olarak vazifemizdir. Bize düşen bu kampanyaya elimizden geldiği kadar; az, çok demeden katkıda bulunmaktır. Eğer bir kişi bir hayra 5 liralık bir bağış yapmak istiyorsa ve o bağışın makbuzu 10 lira tutuyorsa bile o bağışa mani olunmaz, hayır engellenmez. Hayra vesile olmaya çalışılır. Zira Şanlı Önderimiz "Hayra vesile olan hayrı yapan gibidir." (Tirmizî, İlm, 14.) buyurmuştur. Ama görüyoruz ki bu hasletlerden yoksun bazı insanlar hayırseverlikte değil hayırsavarlıkta yarışıyor. Siyasi taasupluklarından, kinlerinden, karınsızlıklarından dolayı milletçe birlik ve beraberliğe en çok ihtiyaç duyduğumuz şu günlerde bile milletimizi bölmek için çalışanları üzülerek görüyoruz. Sevinçlerimize üzülen, kederlerimize sevinen bu güruh virüsten daha tehlikelidir. Bir insan bu kampanyaya neden karşı çıkar? Çok merak ediyorum, biz olamadıklarından mı? Yoksa milli olamadıklarından mı?
Allah bu belayı, müsibeti, bu zor günleri en kısa zamanda en az hasarla atlatmayı nasip etsin. Unutmayalım bu zorluklar geride kaldığında herkes bugün sergilediği tutumla hatırlanacak.
Akın KAYA
Başarılar Kardeşim
YanıtlaSil